30 Ocak 2015 Cuma

Parçalan Hayatlar

Dünyayı ve ahireti ayırdık, ibadeti ve siyaseti, ticareti ve ilmi koca koca duvarlar örerek birbirinden ayırdık…
Zannettik ki ibadette Müslüman olunur ama ticarette olunmaz. Siyasette pragmatist davranıldığında, ilimde faziletin mümkün olabileceğini düşündük. Dünyaya tamah edince sosyal hayatımızın Müslümanca kalabileceğini sandık…
Hayat bir bütündür. Müslüman’a göre hayat ebedi hayatla beraber ele alınır. Bu dünyaya ilişkin olanla öteki dünyaya ilişkin olan arasında bazı farklı tanımlamalar yapılabilse de aslolan iki hayatın da birbirlerini tamamlıyor olmasıdır…
Tevhid inancının en kabul etmeyeceği şey, hayatı parçalara ayırmaktır. Çünkü tevhid bütünleştirmektir, birleştirmektir… Bazı alanlarda Yaratıcı’yı baş tacı edip, bazı alanlarda dışlamak tam da seküler düşüncenin yansımasıdır…
Batı’nın kiliseyi hayatın dışına itmesi, hayatın yaşam alanlarını parçalamaya ilişkin en önemli dönüm noktalarındandır. Batı’da ibadet edilebilecek yer yalnız kilisedir, buranın dışındaki hayat ise tamamen Tanrı’dan bağımsız bir hayattır. Tanrı’nın siyasetle, ticaretle, sosyal hayatla irtibatı kesilmiş, meşhur tabirle ‘Tanrı kiliseye hapsedilmiştir’…
Oysa tevhid inancında, hayatın tüm alanları birbiriyle ilintilidir ve hayatın tümü imtihandır. Siyasete bakışınızla ibadete bakışınızı ayırmak mümkün değildir. Aile yaşantısıyla sosyal yaşantıyı,  parayla ilişkiniz ile kitap ilişkinizi mahiyet olarak ayıramazsınız. Hayatın “ihtiyaç” olan boyutları ile “zorunlu” olan boyutlarını farklılaştırıp meşrulaştırma çabasına giremezsiniz…
Örneğin cami ne kadar ibadet yeriyse işyerimiz, okulumuz, evimiz de bir o kadar ibadet alanıdır. Dışarda kirlenip camide temizlenmek mümkündür, ama tekrar dışarı çıktığımızda kirlenmemenin de yolları vardır. Dışarıdan temiz girerek camiyi temizlemek, camiden temiz çıkarak dışarıyı temizlemek bu yollardan yalnız bir tanesi ama en önemlisidir…
İnsanları tanımanın yollarından bahsederken sıkça “kendisiyle ticaret yaptın mı?”, “birlikte seyahat et de anla” benzeri cümleler kurar, sorular sorarız. Böyle tespitler bir yönüyle insan tanıma tecrübesi sayılabilir, ancak aynı zamanda hayatı da ne kadar tek yönlü okuduğumuzu gösterir. Evet, birini kolay yoldan tanımak için para ya da güç ile ilişkisi üzerinden gözlem yapabiliriz, hatta bu gözlemlerden memnun olunacak tespitler de çıkarabiliriz. Fakat o kişinin para, güç veya başka bir değişken ile iyi olan ilişkisinin cami ile aynı şekilde olmayacağı söylenemeyebilir. Bu sebeple kişinin, para ve güç ile kurduğu ilişki Allah ile ilişkisinden, dostlarıyla kurduğu ilişki, Yaratıcısı ile kurduğu ilişkiden bağımsız değildir…
Ticaretinde sahtekâr olup, sosyal ilişkisinde dürüst olan kaç insan vardır? Siyasette aldatıp da ilimde aldatmayan kaç kişi vardır? Ailesini ihanet edip de vatanına ihanet etmeyen kaç zalim vardır? Dostunu satıp da cemaatini satmayan kaç birey vardır?
Karakterin kolay değişmeyeceğini Peygamberimiz (s.a.v) hadislerde söyler. Eğitime ilişkin hem klasik hem yeni metinlerimiz de benzer kanaattedirler. Olumlu olumsuz herhangi bir karaktere sahip bir kişiyi dikkatli gözlemlediğinizde o karakterin hayatın tüm alanlarında kendini gösterdiğini fark edersiniz. Karakterimizin hayatın alanlarına yansıması yine hayatın yekpareliği ile ilgilidir. Nasıl ki hayat da bazı yönlerini bize gizli gösterir bazı yönlerini aşikâr ederse, insan huyu da bazı yerlerde üstü örtülü gösterir kendini, bazı yerlerde aşikâr…
Hayatı bütün olarak ele almak, kendini de bütün olarak ele almaktır. Kendini hallere, durumlara, işlere bölen/parçalayan kişi, hayatı da parçalamış olur. Kendi bütünlüğümüz ise ezeli ve ebedi olana göre konumlandığında anlamlıdır. Nerden geldiğini bilmeyip, nereye gideceğini düşünmeyen insan tevhide ulaşamaz. Sadece bugünü ve bulunduğu yeri merkeze alan, kendine ve konumuna göre hayatı tanımlamaya çalışan, farkında olarak ya da olmayarak bir tür tanrılaşma eğilimine girmiş demektir…
Öğrenciyken Müslümanca davranamayanın, öğretmenken Müslümanca davranabilmesi zorlaşır. Sivil hayatta Müslümanca davranamayan bireyden siyasette Müslümanca davranmasını beklemek zordur. Ailesinde Müslümanlığa önem vermeyenin, arkadaşlık ilişkisinde Müslümanca davranması beklenemez. Terazinin bir kefesinde terslik varsa eğer, er ya da geç diğeri de hata verecektir…
Yaşamın tüm alanlarına ‘bütün’ bakabilmeyi ve her şartta Müslüman kalabilmeyi bize anlatan ayetle bitirelim;
“De ki:  Benim Namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm yalnız alemlerin Rabbi Allah içindir.” (En'am-162)

(Bu yazı 30.01.2015 tarinde Gerçek Hayat dergisinde yayımlanmıştır)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder