Dünyayı
ve ahireti ayırdık, ibadeti ve siyaseti, ticareti ve ilmi koca koca duvarlar
örerek birbirinden ayırdık…
Zannettik
ki ibadette Müslüman olunur ama ticarette olunmaz. Siyasette pragmatist
davranıldığında, ilimde faziletin mümkün olabileceğini düşündük. Dünyaya tamah edince
sosyal hayatımızın Müslümanca kalabileceğini sandık…
Hayat
bir bütündür. Müslüman’a göre hayat ebedi hayatla beraber ele alınır. Bu
dünyaya ilişkin olanla öteki dünyaya ilişkin olan arasında bazı farklı tanımlamalar
yapılabilse de aslolan iki hayatın da birbirlerini tamamlıyor olmasıdır…
Tevhid
inancının en kabul etmeyeceği şey, hayatı parçalara ayırmaktır. Çünkü tevhid
bütünleştirmektir, birleştirmektir… Bazı alanlarda Yaratıcı’yı baş tacı edip,
bazı alanlarda dışlamak tam da seküler düşüncenin yansımasıdır…
Batı’nın
kiliseyi hayatın dışına itmesi, hayatın yaşam alanlarını parçalamaya ilişkin en
önemli dönüm noktalarındandır. Batı’da ibadet edilebilecek yer yalnız kilisedir,
buranın dışındaki hayat ise tamamen Tanrı’dan bağımsız bir hayattır. Tanrı’nın
siyasetle, ticaretle, sosyal hayatla irtibatı kesilmiş, meşhur tabirle ‘Tanrı
kiliseye hapsedilmiştir’…
Oysa
tevhid inancında, hayatın tüm alanları birbiriyle ilintilidir ve hayatın tümü
imtihandır. Siyasete bakışınızla ibadete bakışınızı ayırmak mümkün değildir.
Aile yaşantısıyla sosyal yaşantıyı, parayla
ilişkiniz ile kitap ilişkinizi mahiyet olarak ayıramazsınız. Hayatın “ihtiyaç”
olan boyutları ile “zorunlu” olan boyutlarını farklılaştırıp meşrulaştırma
çabasına giremezsiniz…
Örneğin
cami ne kadar ibadet yeriyse işyerimiz, okulumuz, evimiz de bir o kadar ibadet alanıdır.
Dışarda kirlenip camide temizlenmek mümkündür, ama tekrar dışarı çıktığımızda
kirlenmemenin de yolları vardır. Dışarıdan temiz girerek camiyi temizlemek,
camiden temiz çıkarak dışarıyı temizlemek bu yollardan yalnız bir tanesi ama en
önemlisidir…
İnsanları
tanımanın yollarından bahsederken sıkça “kendisiyle ticaret yaptın mı?”,
“birlikte seyahat et de anla” benzeri cümleler kurar, sorular sorarız. Böyle
tespitler bir yönüyle insan tanıma tecrübesi sayılabilir, ancak aynı zamanda
hayatı da ne kadar tek yönlü okuduğumuzu gösterir. Evet, birini kolay yoldan
tanımak için para ya da güç ile ilişkisi üzerinden gözlem yapabiliriz, hatta bu
gözlemlerden memnun olunacak tespitler de çıkarabiliriz. Fakat o kişinin para,
güç veya başka bir değişken ile iyi olan ilişkisinin cami ile aynı şekilde
olmayacağı söylenemeyebilir. Bu sebeple kişinin, para ve güç ile kurduğu ilişki
Allah ile ilişkisinden, dostlarıyla kurduğu ilişki, Yaratıcısı ile kurduğu
ilişkiden bağımsız değildir…
Ticaretinde
sahtekâr olup, sosyal ilişkisinde dürüst olan kaç insan vardır? Siyasette
aldatıp da ilimde aldatmayan kaç kişi vardır? Ailesini ihanet edip de vatanına
ihanet etmeyen kaç zalim vardır? Dostunu satıp da cemaatini satmayan kaç birey vardır?
Karakterin
kolay değişmeyeceğini Peygamberimiz (s.a.v) hadislerde söyler. Eğitime ilişkin
hem klasik hem yeni metinlerimiz de benzer kanaattedirler. Olumlu olumsuz
herhangi bir karaktere sahip bir kişiyi dikkatli gözlemlediğinizde o karakterin
hayatın tüm alanlarında kendini gösterdiğini fark edersiniz. Karakterimizin
hayatın alanlarına yansıması yine hayatın yekpareliği ile ilgilidir. Nasıl ki hayat
da bazı yönlerini bize gizli gösterir bazı yönlerini aşikâr ederse, insan huyu
da bazı yerlerde üstü örtülü gösterir kendini, bazı yerlerde aşikâr…
Hayatı
bütün olarak ele almak, kendini de bütün olarak ele almaktır. Kendini hallere,
durumlara, işlere bölen/parçalayan kişi, hayatı da parçalamış olur. Kendi
bütünlüğümüz ise ezeli ve ebedi olana göre konumlandığında anlamlıdır. Nerden
geldiğini bilmeyip, nereye gideceğini düşünmeyen insan tevhide ulaşamaz. Sadece
bugünü ve bulunduğu yeri merkeze alan, kendine ve konumuna göre hayatı tanımlamaya
çalışan, farkında olarak ya da olmayarak bir tür tanrılaşma eğilimine girmiş
demektir…
Öğrenciyken
Müslümanca davranamayanın, öğretmenken Müslümanca davranabilmesi zorlaşır.
Sivil hayatta Müslümanca davranamayan bireyden siyasette Müslümanca
davranmasını beklemek zordur. Ailesinde Müslümanlığa önem vermeyenin,
arkadaşlık ilişkisinde Müslümanca davranması beklenemez. Terazinin bir
kefesinde terslik varsa eğer, er ya da geç diğeri de hata verecektir…
Yaşamın
tüm alanlarına ‘bütün’ bakabilmeyi ve her şartta Müslüman kalabilmeyi bize
anlatan ayetle bitirelim;
“De ki: Benim Namazım,
ibadetim, hayatım ve ölümüm yalnız alemlerin Rabbi Allah içindir.”
(En'am-162)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder