Öncelikle şu tespiti yapmak lazım; İmam Hatip okulları
darbelerden en çok etkilenmiş ve her defasında küllerinden yeniden doğmuş
okullardır. İmam Hatip tarihi bir tür sivilleşme, hak ve adalet mücadelesi
tarihidir. Okullar bu yönüyle, eğitim/öğretim faaliyetinin yanında sosyal role
de sahiptir…
Dolayısıyla bugünlerde bazı siyasilerin, İmam Hatip
okullarını akamete uğratmaya dönük yaklaşımları en başta “millet”i rahatsız
eder ve milletin buna tahammül mümkün değildir…
İmam Hatiplerin elbette nitelik problemleri var. Bu kadar
yıl sekteye uğratılmış okulların bir anda mükemmel okullara dönüşmesini
beklemek haksızlık olur…
Hemen her İmam Hatip mezunun sıkça dillendirdiği “eskiden
farklı bir ruh vardı” söylemi bu günlerde sıkça tekrarlanır oldu. Bu söylemin tabi
ki nostaljik boyutu da var ama İmam Hatip okulları eskisi ile kıyaslanmayacak
farklı bir realite ile karşı karşıya. Bu realiteyi doğru tespit etmezsek yanlış
kıyasların etkisiyle çözümden uzaklaşırız...
İmam Hatipleri eski ile kıyaslamadan önce bu noktaya gelişin
serüvenini iyi bilmek gerekir. 28 Şubat postmodern darbesi İmam Hatiplerin orta
bölümünü kapatarak ve katsayı uygulaması başlatarak ağır bir travma yaşanmasına
sebep oldu. Sayıları ciddi olarak düşen ve bitme noktasına gelen bu okullar milletin
çabalarıyla ayakta kaldı. Son birkaç yılda İmam Hatiplerin önü açılınca
okullara ciddi bir rağbet oldu...
Takdir edilir ki 15 yıllık travmayı hemen atlatmak elbette
mümkün değil. Bu ciddi kesinti, “İmam Hatip ruhu”nun sürekliliğine de en büyük
darbeyi vurdu…
Bununla birlikte okullardaki yöneticiler, öğretmenler de bu
süreçten etkilendiler ve bir kısmı hala 28 Şubat psikolojisinden sıyrılabilmiş
değil. Genç idareciler ve öğretmenler ise heyecanlarına rağmen 28 Şubat öncesi
ruh ile olan irtibat zayıflığının eksikliğini yaşamaktadırlar…
Bir özeleştiri yapacak olursak niteliğin daha hızlı
artmamasında modernleşen yaşam tarzımızda “fedakarlık”ın azalması, yerine
bireyselliği bırakmasının da önemli etkisi var. “Başkası için çabalama”
duygusunun azalması bizi, kendimizi merkeze alan ve dolayısıyla “daraltan”
duruma düşürmektedir…
Aksine fedakarlık yapan, her bir öğrenciyi önemseyen,
öğrencinin iç alemi ve sorunlarıyla ilgilenen, küçücük bir problemi bile
önemseyerek çözüm bulmaya çalışan, geliştirmeye ve ilerletmeye çabalayan
kişiler, kurumlar ve organizasyonlar İmam Hatiplerin yeniden eski ruhuna
kavuşmasında önemli rol üstlenmektedirler…
Niteliğin arttırılmasında “başarı” kavramı önemlidir.
Şüphesiz nitelik başarıyı, başarı da niteliği tetikler. Ama başarıyı sadece
“akademik başarı” olarak görürsek yanlış bir sınırlamaya gitmiş oluruz. Her bir
gencimiz ayrı bir dünya ve ayrı bir değer olduğuna göre her birinin başarı
gösterebileceği yeteneği ve alanı da farklıdır. Kimi sanatta, kimi derslerde,
kimi ilmi çalışmalarda, kimi sporda, kimi de sosyal faaliyetlerde başarılı
olacaktır…
Farklı alanlarda başarılı olmalarına imkan sağlamadığımız
çocuklarımızı bilerek ya da bilmeyerek öldürmüş oluyoruz…
İmam Hatipler başta da ifade ettiğimiz gibi sosyal rolü
etkili olan okullardır. Sadece akademik başarı sağlayan çocukların önemsenmesi,
İmam Hatiplerin niteliğinin arttırılması için kesinlikle yeterli değildir…
Onbeş yıllık kayıp dönemin zararını telafi etmek için bir
tür seferberlik uygulaması gerekir. Her bir gencimizi ayrı bir dünya olarak ele
alıp maneviyatıyla, dersleriyle, sosyalliğiyle, inceliğiyle daha bir ileri
taşımak için idarecilerimizin, öğretmenlerimizin, derneklerimizin,
gönüllülerimizin can havliyle çaba sarfetmesi elzemdir…
Nitelikli toplulukları hiç kimse ve hiçbir şey engelleyemez.
Bugün engellenir yarın ortaya çıkar. Burada engellenir bir başka yerde ortaya
çıkar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder